CMO Society Üyeleri salgının marka, iletişim ve pazarlama dünyasına etkilerini tartışmak için Zoom’da bir araya geldi.
Coronavirus salgını küresel çapta bir sağlık krizi başlatmakla kalmayıp dünya ekonomisi için büyük bir tehdit oluşturdu. Pandemi seyahatten e-ticarete, lojistikten medyaya, perakendeden tedarik zincirine kadar birçok farklı sektörü etkisi altına almakla birlikte iletişim kurma biçimlerimizden iş yapış şekillerimize kadar marka, iletişim ve pazarlama dünyasında da pek çok değişikliği beraberinde getirdi.
Bu doğrultuda CMO Society Üyeleri de ilk kez bir online görüşme üzerinden bir araya geldiler. Buluşmada salgının tüketicide ve iş dünyasında yarattığı değişim ve çözüm önerileriyle birlikte pazarlamada gelecek öngörüleri konuşuldu. Toplantının en büyük çıktısı ise kuşkusuz bütün dünya farklı evrelerde olsa da aynı gemide olduğumuzun gerçeği oldu.
Görüşmeden oluşturulacak kısa videolar, post-corona döneminde bizi bekleyen gelişmeleri konuşacağımız YENİ NORMAL adlı söyleşi dizimizde yayınlanacak.
Toplantıdan satırbaşları şöyle:
Dijital dönüşüm hızlandı
Markaların gündeminden düşmeyen bir kavramdı dijital dönüşüm. Çoğu marka dijital dönüşümde önemli yol katederken salgın, bir günde şirketlere çalışma şekillerini kökten değiştirebileceklerini ve dijital dönüşüm sürecini hızlandırabileceklerini gösterdi.
Çalışanların akıl sağlığını korumak şart
Salgın, biyolojik olduğu kadar psikolojik ve davranışsal sorunlara da sebep oluyor. Şirketlerin bu dönemde çalışanlarının motivasyonları yüksek tutmak, akıl sağlıklarını korumalarına yardımcı olmak için stratejiler geliştirmeleri gerekiyor. Zira teknolojik platformlar erişim sağlasa da yalnızlıkla baş edememe konusu çok önemli. Dolayısıyla şirketler için çalışanlarının yanında olduğunu göstermek ve çözüm yolları geliştirmek benimsenmesi gereken önemli görevlerden biri.
Platformların gücü artacak
COVID-19, platformların gücünü bir kez daha hatırlattı. İletişim biçimlerimizin kökten değiştiği bir dönemde internet kullanımları da benzer oranda değişiklik gösterdi. Bağlantı kurmanın yeni yollarını arayanların başvurduğu kapı, sosyal medya platformları oldu. Öte yandan bu süreçte değerini artıran e-ticaret ve anında teslimat platformlarının da organizasyonlarını ne denli hızlı yönetebildiğini gördük.
Kahraman markalar olma zamanı
Pazarlamacıların, müşteri sadakati ve davranışından oluşan gündeminin yerini müşterilerin en temel ihtiyaçları almış durumda. Salgın, markalara şunu hatırlattı: Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin de işaret ettiği üzere tüketicinin en temel ihtiyacı fizyolojik ihtiyaçlar. Tüketiciler, kahraman markalar görmek istiyor. Şeffaf iletişim de bunun sağlamanın anahtarlarından birini oluşturuyor. Sözün özü; markalar kahramanlık gömleğini giyerse başarılı olacak.
Kazancın ölçütü para olmayacak
Dijitalleşenin kazandığı ya da en azından dijital dönüşümü hızlandıranların kazandığı bir dönemden geçiyoruz. Ve bu dönemde kazancın ölçütü para olmayacak. Bu aşamada önemli olan üretilen hizmetler. Zira marka amacının en önemli altyapılarından biri de toplumsal fayda. Bu durum ise şirketlerin kararını ekonomistlerin değil, pazarlamacıların vereceğine işaret ediyor. Elimizde yeni değerler var ve yeni dünya bunun üzerinden inşa olacak. Her geçiş zordur. Bu geçişin sonundaysa markalar, dünyaya dijitalleşmeyi ve anlamı hediye edecek.
Çevikliğe yatırım yapanlar artacak
Zorlu sürecin markaların kucağına bıraktığı bir başka konu çeviklik oldu. Markalar, acil durumlara karşı kısa vadeli çözümler üretebilmenin önemini gördü. Talepler ve ihtiyaçlar bir anda ortaya çıktı ve bu, çevik yanıt vermeyi gerektirdi. Bu doğrultuda markaların önümüzdeki dönem yanıt araması gereken soru ise şu olacak: Çevikliğe nasıl uyum sağlayacaklar?
Mağazaların anlamı sorgulanıyor
Evde kalma gerekliliğinden etkilenen bir diğer yapı ise mağazalar oldu. Zira salgının etkilerinin uzunca bir süre devam edeceği öngörüsüyle AVM’lerin geleceği de ayrı bir tartışma konusu olarak doğdu. Virüsün tehdit olarak algılandığı bir dünya düzeninde mağazaların işlerlik kaybına uğrayacağı aşikâr. Bu ise kriz planları kapsamında öngörülemeyen bir tecrübe oldu markalar için.
Tedarik zincirinin geleceği
Salgın, ülkeler arası operasyonlarda ve tedarik zincirlerinde de etkisini gösterecek. Zira etkilenen coğrafi bölgeler pek çok global tedarik zincirinin merkezi konumunda. Bu durum öncelikle ihracat yaptığı ülke sıralamasında Çin’in en yüksek payı aldığı markalar için maliyetlerinin yükselmesine işaret ediyor. Dolayısıyla bu süreç, markaların alternatif senaryolar üretmelerini ve tüm bu yaşananların operasyonları için nasıl bir anlam teşkil ettiğini gözden geçirmelerini zorunlu kılacak.
Resesyon senaryoları
Durgunluktan çıkabilmek adına üç büyük senaryo mevcut: V tipi, U tipi ve L tipi resesyonlar. V tipi resesyon, kısa süre içinde bir toparlanmayla sonuçlanır -ki Çin, süreci kontrollü bir şekilde yönetmeyi başardığı için buna iyi bir örnek. U tipi pazarlarda toparlanma biraz daha uzun sürecek. Bu süreci yaşayacak pazarın ise ağırlıklı Avrupa ülkeleri olacağı öngörülüyor. Devletlerin müdahale şekillerindeki tutarsızlık, politikalardaki farklılıklar bu sürecin uzamasının en büyük nedeni. Üçüncüsü ve en tehlikesi diyebileceğimiz, resesyondan bir türlü çıkışın sağlanamadığı ve büyümenin ötelendiği L tipi süreçten geçecek pazarlar. Kuzey Amerika’nın bu tip bir süreçten geçileceği öngörülüyor. Türkiye için ise öngörüler, uzun vadeli bir L tipi süreçten geçeceği yönünde.
Kendi kendine yeten tüketici
Pazarlamanın işi çok hızlandı. Çünkü tüketicinin motivasyonlarını kademe kademe seyretme imkânı buldu. Üyelerin paylaştığına göre evde kalan tüketicinin ihtiyaçları gıda, iş gereçleri (bilgisayar, monitör), spor, eğlence olarak sıralanıyor. Tüketicinin alışveriş davranışlarında ilk başlarda stoklama görülürken bunun ilerleyen zamanlarda gerilediği belirtiliyor. Öte yandan yaşadığımız hıza karşılık yavaşlamayı başaran tüketiciler evde bir yaşam kurmaya başladılar ve bu, karşımıza kendi kendine yeten bir tüketici çıkardı. Bu da aileden ilişkiye, merhametten tasarrufa kadar pek çok kavramının tanımının anlamlı derecede değişeceğine işaret ediyor.
Yönetim biçimlerinin geleceği
Toplantının bir başka çıktısı yönetim biçimleri üzerine bir durum tespiti oldu. Öyle ki salgın boyunca devletlerin regülasyon politikalarının ülkelerin gidişatını ne denli etkilediğinin bir örneğini gördük. Zira totaliter rejimler, demokratik rejimlere kıyasla daha efektif davranabildi.