Geçtiğimiz günlerde AdWeek yazarlarından Dan Tynan, Microsoft’un LinkedIn’i satın almasının ardındaki nedenleri sorguladı. Popülaritesini giderek yitirdiğini düşündüğümüz bu sosyal ağ, aslında bizim göremediğimiz pek çok avantaj barındırıyor olabilir mi? Özellikle de markalar için? İşte Tynan’ın yazısının ve öne sürdüğü argümanların bir kısmı…
Microsoft Aralık ayında 26 milyar dolar karşılığında Linkedin’i satın alacağını duyurduğunda, teknoloji dünyası buna pek bir anlam verememişti. Nasıl oluyordu da yazılım devi, Linkedin’i bünyesine katmak için bu kadar sabırsızdı ve bu kadar parayı gözden kaçırabiliyordu? Microsoft’un 2015 yılında 166 milyon dolar zarar etmiş profesyonellerin sosyal network’ü diyebileceğimiz Linkedin’i para makinesine dönüştürecek gizli bir silahı mı vardı? Belki de Linkedin’in kullanıcı datalarını Dynamics 365 CRM platformuna ve diğer Office yazılımlarına entegre etmek istiyordu.
Microsoft anlaşmayı yaptıktan 9 ay sonra bile bu soruların çoğu henüz yanıt bulabilmiş değil. LinkedIn, Microsoft ürünlerine daha yeni entegre edilmeye başlandı ve bu haliyle Microsoft’un kasasına getirdiğinden daha fazlasına mâl oluyor. Bu arada da beklenmedik bir şey oldu: LinkedIn, birinin CV’sini bırakabileceği dijital bir park alanı olmaktan çıkarak, reklamverenlerin yönetici sınıfından hedef kitlelerine ulaşabileceği ideal bir güzergâh haline geldi.
Geçtiğimiz iki yıl içinde LinkedIn yayıncılık platformunu güçlendirdi, spamleri kontrol altına aldı, mobil ve masaüstü aplikasyonlarını iyileştirdi ve yeni nesil hedefleme araçlarını devreye soktu. Ağustos ayında, network reklamverenlere kampanya yaratımı ve yönetiminde destek sağlayabilecek üçüncü partilerle bir araya geldi.
Belki baştan aşağıya bir yenilenme denemez buna ama karşımızdaki eski LinkedIn değil. Erişimi daha kolay ve gerçek iş dünyası insanları için gerçek bir sosyal network. Ki bunlar bile tek başlarına yayıncılar ve markalar için büyük bir strateji değişimi anlamına geliyor.
Kibar bir sosyal network
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde B2B dijital pazarlamanın hâkimi, LinkedIn. Bun sözler Brandwatch’ın CMO’su Will Mclnnes’e ait: “LinkedIn, B2B reklamverenlerin Facebook’u. Eğer Apple, Cisco ya da IBM’seniz, ürünlerinizi tanıtmanız için en uygun yer LinkedIn.”
Tüketici pazarlaması için Facebook’la aynı ligde olmasa da, LinkedIn büyük markalar nazarında epeydir sohbetin bir parçası. Bunun bir nedeni sosyal network’ün sahip olduğu hacimli veri tabanı. LinkedIn’in yarım milyar kullanıcısı pek çok bilgi paylaşıyor birbiriyle; yalnızca dijital CV’lerini değil, aynı zamanda önerilerini, blog paylaşımlarını, yorumlarını, beğenilerini, ilgi alanlarını ve referans mektuplarını da paylaşıyorlar.
Forrester Research’ün kıdemli analistlerinden Jessie Liu da sosyal network’ün aynı zamanda “lokasyon, eğitim geçmişi ve profesyonel geçmişe” yönelik bilgiler barındırdığını da ekliyor. Liu’ya göre bu sayede Twitter’dan daha büyük bir önem taşıyor.
Ama LinkedIn’in tüm network’lerden daha büyük bir avantajı var. Twitter ya da Facebook’tan farklı olarak, sahte profillerle, sahte haberlerle ya da agresif hakaretlerle dolu bir alan değil. Sonuç olarak da, fikirlerini tartışmak isteyen gerçek insanlar için tam bir mülteci kampı.
Troll’süz rakamlar
LinkedIn hiçbir zaman hacim olarak Facebook’la, kötü şöhret olarak Twitter’la, görüntülenme olarak YouTube’la ya da eğlence olarak Instagram ve Snapchat’le rekabet edemez. Ama önemli olan nitelik ve markalar için sunacak pek çok şeyinin olması. Gelecekte LinkedIn’in önereceği çok daha fazla şey olacak. Temmuz ayında, sosyal ağ Windows 10 aplikasyonuna yönelik sır perdesini araladı ve Sales Navigator’ü ve Dynamic 365’i entegre edeceğini açıkladı. Diğer Microsoft ürünleriyle entegrasyonu da sırada.
“Şöyle bir dünya hayal edin,” diyor LinkedIn’in global ürün yöneticisi Ryan Roslansky, “Outlook’tasınız. Bir insanın isminin üzerine tıklıyorsunuz ve LinkedIn profiline ulaşıyorsunuz. Derken bir bakıyorsunuz ortak birçok tanıdığınız var.”
O güne kadar da, sosyal network, yarım milyar profesyonel kullanıcı hacmiyle, en iyi yaptığı şeyi yapmaya devam edecek: Yetenekli insanların –trollere hiç bulaşmadan- fırsatlara ulaşmasına yardımcı olacak.
Yazı: Dan Tynan / Kaynak: Adweek