Bugün bir marka inşa etmek isteyen her pazarlama yetkilisinin çalışması gereken önemli bir etkinlik var: Nevada Çölü’nün ortasında 1968’in özgür ruhunu on yıllardır yaşatan Burning Man (Yanan Adam) Festivali. Burning Man’i iş dünyası perspektifinden özel kılansa, pazarlama çalışmalarına ve sponsorluk faaliyetlerine tamamen kapalı olması. En başarılı pazarlama iletişimi çalışmaları hangileridir peki? Tabii ki pazarlama çalışması gibi durmayanlar…
Her yıl Amerikan İşçi Bayramı’ndan hemen sonra sahne alan Burning Man, bu yıl “Radikal Ritüel” temasıyla toplandı ve yıllardır sürdürdüğü, 10 Emir statüsü kazanmış prensiplerinden taviz vermedi:
Katılım: Festivale herkes katılabiliyor; burada herkes eşit. Yapmanız gereken, biletinizi almanız ya da rezervasyon yaptırmanız.
Hediye: Burada takas ederek hayatınıza devam edebiliyorsunuz. Paylaşım kültürünü yaratmak önemli.
Meta olmaktan çıkarma: Festivalde hiçbir reklam, sponsorluk ya da alışveriş yer almıyor.
Özgüven, kendine yeterlilik: Bireyin, kendini keşfetmesi ve kendi içine dönerek, potansiyeline güvenmesi festivalin amaçlarından biri.
Kendini ifade etme: Bireyin kendini özgürce ifade etmesi dikkate alınıyor; elbette diğerlerinin de haklarına saygı duyması koşuluyla.
Toplumsal çaba: Üretim, tüketim ve yardımlaşma… Burada her şey topluluk halinde gerçekleşiyor. Sosyal ağlar kurabilmek de bunun önemli bir ayağı.
Toplumsal sorumluluk: Etkinlik esnasında katılımcıların toplumsal refahı gözetmesi bekleniyor. İçinde bulunulan eyaletin ve de federal yasaların dikkate alınması gerekiyor.
İz bırakmamak: Festivalin ardından arkada hiçbir iz bırakmamak da temel ilkelerden bir tanesi. Sekiz günün ardından, festival katılımcıları ortamı temiz bırakmalı. Bunu yapmayanlar için cezalar bile var.
Etnik Çeşitlilik: Festival, farklılıkları ve kültürel çeşitliliği teşvik ediyor. Dileyen herkes buraya gelip istediği gibi eğlenebilir, sanatını sergileyebilir.
Samimiyet: Bireyin kendi içindeki ve çevresindeki gerçekliği görmesi bir başka hedef.
Bu prensipler, Burning Man merkezinde bir topluluk ve aidiyet kültürü yaratmayı başarıyor. Bir başka çekici tarafsa, festivalin katılımcıları için bir “yolculuk” sunması. Bambaşka bir yere değil bu yolculuk; bambaşka davranış kodlarının yer aldığı farklı bir evrene doğru bu yolculuk. Her gün takım elbise giymek zorunda kaldığınız, insanların bir sohbet bile geliştiremeyecek kadar meşgul olduğu, başarı kültünün herkesi benmerkezci hale getirdiği kurumsal hayatınızdan uzaklaşabildiğiniz bir yolculuk Burning Man. Burada her birey, bir diğeri için önemli. En azından bir haftalığına. Gerçek dünyanın bu ütopik alternatifi, insanlara hayatlarının yeniden düşünmek için bir fırsat sunuyor.
Ritüeller de burada önem kazanıyor. Bahsi geçen, bir bira markasının şişesine limon koyduğu küçük ritüellerden değil elbet. Çok daha büyükleri iş başında! Örneğin kostümler… Cadılar Bayramı ve taşra kıyafetlerinin bir kombinasyonu oluyor genellikle. Sonrasında kucaklaşmalar… Verici olmak yanan (burning) bir ruha sahip olmanın esaslı bir bileşeni. Günde kaç defa? Kaç defa “lütfen” ya da teşekkürler” diyorsanız o kadar… Burning Man’de her an kucaklaşmak için bir bahane. Sanatsal araçları da unutmayalım. Devasa tekerleklere sahip yatlardan, içine 100 kişiyi alabilen dans kulüplerine dönüştürülmüş portatif araçlar buranın alametifarikası. Ama asıl önemlisi, bitmek bilmeyen “toz bulutları”. Sabah kalktığınızda siyah ayakkabılarınızı bulamayacaksınız. Daha da önemlisi, bunu önemsemeyeceksiniz bile. Ritüellerin anası ise Yanan Adam’ın ta kendisi. Her yıl tahtadan bir heykel yakılıyor ve hayatta hiçbir şeyin kalıcı olmadığı hatırlatılıyor. Görsel sembolizmin, marka çalışmalarında ne kadar önemli olduğunu da unutmamak lazım.
Böyle bir festivalin hacminin de ne kadar devasa olabileceğini hayal etmek güç değil. 30 metrelik ateşler, müzik, ateş dansçıları, yüzlerce araç ve 70 bin katılımcı. Eğitim amaçlı seminerleri de unutmayalım. Burning Man, katılımcılarına pasif turist olmaktan çıkıp global vatandaşlar haline gelebilecekleri bir sosyal düzen sunuyor. Yeni tanışılan bu kültürlerin hayatta kalması için zaman ayırabilir, sorumluluklar alabilirsiniz.
Burning Man’den çıkarılabilecek en önemli pazarlama dersi ise şu: Bugünün pazarlama çalışmalarında işe yarayacak en önemli yöntem, bir zamanların dinlerini, uluslarını, kültürel hareketlerini ve topluluklarını yaratmış olan yöntemin aynısı; yani, pazarlamaya hiç benzemeyen ve ritüelleri olan yepyeni bir dünya kurabilmek.
Şimdi düşünün: Sizin markanızın böyle bir içerik stratejisi var mı?
Kaynak: Business Insider / Yazı: Jon Bond