Donald Trump’ın ABD Başkanlığı yarışında ve sonrasında sarf ettiği cinsiyetçi beyanları hatırlarsınız. Ülkenin üst yönetiminde hayat verilen bu söylemler bir yana, kadınların baş etmek zorunda olduğu ve iş dünyasını fazlasıyla ilgilendiren pek çok sorun da geçerliliğini ve güncelliğini koruyor. Huffington Post yazarlarından Emily Peck’in “As If Trump Weren’t Enough, Women Are Falling Behind At Work, Too” başlıklı yazısı bu sorunları özetliyor.
İşte Emily Peck’in yazısı:
Trump yönetimi eşit ücret, doğum kontrolü, 9’uncu Kanun Maddesi gibi konularda kadınlar için bir ilerleme yapılmayacağının sinyallerini veriyor ancak en azından kurumsal dünyada -hani şu feminizmle ilgili pek çok ikiyüzlülük yapan dünya- mevzu toplumsal cinsiyet eşitliğe geldiğinde hepimizi umutlandıracak adımlar atmasını beklersiniz. Ama burada da bir ilerleme kaydedilmiyor.
Kâr amacı gütmeyen kadın grubu LeanIn.org ve danışmanlık şirketi McKinsey & Co.’nun geçtiğimiz Salı günü yayınlanan araştırmasına göre iş dünyasında kadınların durumu iyileşme kaydetmediği gibi, geriye gidiyor.
McKinsey & Co. raporuna göre, Amerikan kurumsal hayatında üçüncü kez neredeyse tüm seviyelerde kadınların temsili yine oldukça az.
Araştırma verilerine göre, giriş seviyesindeki çalışanların yüzde 47’si kadın. Ancak yalnızca yüzde 37 oranında kadın yönetici var. Başkan yardımcılarının oranı yüzde 29; C seviyesindeki yöneticilerinse yalnızca yüzde 20’si kadın.
Bu oranların 2016’dan bu yana çok fazla değiştiğini söyleyemeyiz. LeanIn’in, Facebook COO’su Sheryl Sandberg tarafından kurulduğu 2015 yılında yapılan ilk çalışmasına göreyse hafif bir artış söz konusu. 2015 yılında, kadınlar C-seviyesindeki pozisyonların yüzde 17’sine sahipti. Kıdemli başkan yardımcılarının sayısı ise geçtiğimiz iki yıl içerisinde yüzde 21 seviyesine gerilemişti.
“Bu üzücü bir hikâye,” diyor LeanIn’in başkanı ve eş kurucusu Rachel Thomas. “Eşitlikten oldukça uzağız; ilerleme ise gerçekten çok yavaş.”
Farklı ırklardan gelen kadınlar içinse oranlar ürkütücü. Giriş seviyesindeki çalışanların yüzde 17’si farklı ırka mensupken, C- seviyesinin yalnızca yüzde 3’ü bu çeşitliliği koruyor. Thomas, “Farklı ırklardan gelen kadınlar çifte ayrımcılığa maruz kalıyor,” diyor.
Çalışmaya göre, farklı ırklardan gelen kadınlar, beyaz kadınlara nazaran kıdemli meslektaşlarından daha az destek ve mentorlük alıyorlar. Bununla birlikte, rapor farklı ırklardan gelen kadınların, beyaz kadınlara göre daha hırslı olduklarını da ortaya koyuyor.
Yıllar boyunca kadınlar kurumsal merdiveni tırmanmaya ve cam tavan sendromuyla (bir organizasyonda kadın ya da erkek veya azınlıkların üst yönetim basamaklarına çıkmasını engelleyen, ayrımcılık gibi görünmeyen engellerle baş etme durumu) baş etmeye çalışırken şanslarının yaver gitmediğini düşündüler ve kendilerini suçladılar. Aslında iş dünyasındaki kadınlara dair en başarılı kitaplarda birinin adı da eyleme geçme iradesini kadınlara atfeden “Lean In” idi.
Aslında LeanIn grubu da bu noktada sorunun kadınların harekete geçmesi olmadığı fikrinde. Thomas diyor ki “Kadınlar için işler biraz güç işliyor çünkü hem kadınlar hem de erkeklere dair asırlık stereotiplere sahibiz.”
Bu yılın çalışması üç aşamalı olarak hayata geçirildi: Öncelikle, en az 1000 çalışanı olan 222 ABD’li şirket, “iletişim hattı verileri” denilen, çalışanların kariyerlerinin farklı noktalarındaki cinsiyet ve ırk gibi kırılımları paylaşıldı. Buna giriş seviyesi, yönetim seviyesi, kıdemli yöneticiler ve C- seviyesindeki çalışanlar da dahildi.
Daha sonra, bu şirketlerdeki insan kaynakları ekipleri kurumlarının pratiklerine ve politikalarına yönelik birtakım soruları yanıtladı. Sonundaysa, 82 katılımcı şirketten 70 bin çalışan çok daha kapsamlı başka bir anket doldurdu.
Konvansiyonel bilgilere tezat oluşturacak şekilde bu yılın çalışması gösterdi ki kadınlar da en az erkeklerle aynı oranlarda terfi ve ücret artışı talep ediyor. Hatta kıdemli pozisyonlardaki kadınlar bunu daha sık dile getiriyorlar. Ancak bulgulara göre, kadınların terfi edilmesi yüzde 18 daha az gerçekleşiyor.
Burada neler oluyor? Thomas, araştırma sonuçlarını şöyle yorumluyor: “Kadınlar iş yerinde azımsanıyor; erkeklerse abartılıyor.”
Tabii bu dinamiği tam anlamıyla kavrayabilmek için, ülke başkanlığının politikalarına bakmanız yeterli olacaktır. Eğer Donald Trump kimseyi gücendirmediği bir basın toplantısı yapmayı başarabilirse, onu “çok yaşa başkan” diye selamlıyoruz. Ama aynı anda Demokrat aday Hillary Clinton seçim yenilgisinden bahsettiği bir yazı kale alırsa ve zamanının tamamını yarışı kaybettiği için özür dilemekle harcamazsa, ona basitçe “ezik” deyip geçiyoruz.
Kadınların ve erkeklerin nasıl algılandıklarına yönelik farkların, iş yerindeki performanslara da yansıdığını ve kadınların ilerlemesine engel olduğunu savunuyor Thomas: “Kadınlar rekabetin eşit şartlarda olmadığı bir oyun alanında mücadele ediyor.”
Kadınlar ayrıca nasıl yükselebileceklerine yönelik kıdemli yöneticilerden daha az tavsiye alabiliyor; şirketlerindeki üst düzey liderlerle daha az iletişim kuruyorlar ki bu ikisi de yükselmeyi engellemek için etkileri kanıtlanmış stratejiler.
İletişimin az olmasının kısmi nedenlerinden biri de önyargılarla ilgili: Erkekler, diğer erkeklere daha fazla yardım etme eğiliminde oluyorlar çünkü genç meslektaşlarına baktıklarında kendilerini görüyorlar.
Erkekler ayrıca kadınlara birebir mentorlük vermek konusunda ihtiyatlı davranıyorlar; çünkü cinsel taciz ve ayrımcılığa yönelik farkındalıklar farklı toplumsal cinsiyetler arasındaki iletişimin risklerine dair bir korku yaratıyor.
LeanIn çalışması, kadınların neden yükselmediğine dair bir başka hatalı varsayıma daha meydan okuyor; o da kadınların çocuklarının bakımı için işlerinden ayrıldıkları fikri. Anket katılımcılarının yüzde 2’sinden daha az bir kısmı –hem kadınlar hem de erkekler- kendilerini ailelerine adamak için işlerini bıraktığını açıkladı.
Thomas’ın bu konu hakkındaki beyanı ise şöyle: “Kadınların, ailelerine odaklanmak için kariyerlerini yarıda bıraktıklarına dair kanıksanmış düşünce, bizim verilerimizde görünmüyor.”
Ancak ebeveynlik başka yollarda kendini kadınların kariyerlerinde hissettiriyor. Kadınlar çok çalışıyor çünkü evlerinde de bir sürü şey yapıyorlar. Katılımcı kadınların yüzde 54’ü ev işlerinin tamamını ya da büyük kısmını yaptığını söylüyor. Erkeklerde ise bu oran yüzde 22.
Thomas, bu gerçeğin kurumsal merdiveni tırmanma arzusunu körelttiğini belirtiyor.
Yazar: Emily Peck / Kaynak: Huffington Post